www.gazeteuyan.com


www.uyan.net

Irkçılık veya milliyetçilik adını ulusalcılık diye yumuşatsanız da sonuçta bir şey değişmez.
En son ulaşacağı yer faşizmdir, bu da demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri düşmanlığıdır.

 

ANASAYFA

HABERLER

YAZARLAR

POLİTİKA

KÜLTÜR ve SANAT

TANITIM

TARİHTE KALAN

BİLDİRİLER

BİLGİ HAZİNESİ

 

Terör devletinin terör propagandası

Terör sözcüğü, terör devleti damgalı ve demokrasiyle faşizan diktatörlük arasında bocalayan bir ülkeye hiç yakışmıyor. Bir an önce terör devleti töhmeti altından kurtulmaya çabalaması gerekirken AKP hükümetinin Evren askeri cuntasından devraldığı Terörle Mücadele Yasasını TEM derhal tedavülden kaldırması veya köklü bir revizyondan geçirmesi gerekirdi.

Bunu yapmak işine gelmedi. Avrupa Birliği AB'nin talebiydi zaten bu yasa maddesinin iptali. Ona da kulak asmadılar. Çünkü demokrasi düşmanlığıyla maruf hükümete demokratik kurallarla insan hak ve özgürlükleri gerekmiyor, tam tersine daha da baskıcı kurallar ve yasalar gerekiyordu.

DANANIN KUYRUĞUNUN KOPMA NOKTASI

Bir süre önce hukuk sisteminde insan hakları konusunda bazı düzenlemeler ve yasa değişiklikleri öngörülmüştü. 57 maddeden oluşan önerilerin TEM yasasına Türkiye hiç dokunmadı. AB sorusu üzerine Türkiye'nin cevabı hiç de yabancı değildi: Tam da terörün zirve yaptığı bu sıralarda "Terörle Mücadele Yasasının TEM kaldırılması veya revize edilmesi olacak bir iş değil" şeklindeydi. Yani Türkiye'ye verilen 57 maddelik ev ödevlerinin 52'si yapılmış, TEM yasası da dahil, beş tanesi es geçilmişti. 

Tabii ki diplomatik bir nezaket dili olarak "siz zaten terör devletisiniz" denmemişti. "Korkutmak", "yıldırmak" gibi anlamlara gelen "terörizm" terimini ilk kullanan kişinin, eski Yunan düşünürü ve tarihçi Xenophon olduğu bilinir. Bunu çağımızda Hitler, Kenan Evren gibi diktatörler iyi kullandılar. Peki askeri diktatörlük ve darbe mağduru olan iktidar partisi AKP neden mıknatıs gibi yapışmış bu maddeye ve değiştirmeyi aklının ucundan bile geçirmiyor...

28 Şubat darbesiyle ağa babaları Necmettin Erbakan oturduğu başbakanlık koltuğundan dikta özentili generallerce "irtica" tehlikesinden mütevellit alaşağı edilmişti. Devletin Kürt düşmanlığı PKK hareketiyle maskelenmişti. "Kürt sorunu yok, terör sorunu var" diye çözüm bekleyen en can alıcı toplumsal sorunun konuşarak, tartışarak ve parlamenter sistem içerisinde müzakerelerle halledilmesinin önü bu gerekçeyle kesilmişti.

?Gazeteci Mehmet Ali Birand'ın Bekaa'ya giderek Abdullah Öcalan'la görüşmesi ve Milliyet gazetesindeki röportajı yayınlanınca olay aydınlatıcı değil, terör propagandası olarak algılanmıştı. Oysa sorunun çözümü için iyi bir ip ucu yakalamıştı Birand. Kendisine madalya takılacağı yerde hakkında "bölücü terör örgütü propagandası" diye dava açılmıştı. Almanya'da da bir zamanlar Rote Armee Fraktion RAF diye bir örgüt sorunu vardı. Ama onlar sorunun çözümü için basını ve medyayı sınırlamadılar, tam tersine medya-da konuyu enine boyuna konuşarak, tartışarak çözüm yolu buldular.