www.uyan.de



BAĞIMSIZ AYLIK DERGİ
 

ANASAYFA

HABERLER

YAZARLAR

POLİTİKA

KÜLTÜR-SANAT

BİLDİRİLER

BİLGİ HAZİNESİ

TANITIM

TARİHTE KALAN

 

Fotofobi ve Toplumsal Hastalık

Bir zamanlar güvenlik güçlerinin dışında telsiz kullanmak yasaktı ülkemizde. Hem de çok ağır cezai müeyyidesi vardı. Edinilen bazı olumsuz tecrübelerle o yasağın saçmalığı, geç  de olsa anlaşıldı ve yapılan bir yasa değişikliğiyle yasak kaldırıldı. Sonuçta toplum olarak bir ayıptan kurtulduk.

Film ve fotograf çekim işi hala askeri birlikler veya polis karakolları civarında yasak. Olabilir de. Buna kimsenin itirazı yok. Büyük ölçekli haritaların üretilmesi sadece savunma bakanlığı bünyesindeki askeri bir birlik olan Harita Genel Müdürlüğü (Komutanlığı) tekelinde. Ve bunlar sadece askerler tarafından kullanılmakta. Zimmetli olarak bazı devlet kurumlarına da verilmekte o haritalar. Yetkisi olmayanların elinde bulunması halinde idama kadar varan ağır cezai müeyyide gerektiriyordu. Oysa internet çağında Google Earth üzerinden isteyen, istediği yeri veya bölgeyi neredeyse insanları tanıyacak denli büyütebiliyor, gözler önüne serebiliyor.

Malatya sivil havaalanı askeri bölge içerisinde olduğu için uçağa binen veya inen bakanların bile fotoğraf veya film çekimlerine izin verilmiyor. Bu tür saçmalıklara Avrupa’da görüldüğü gibi halkın tepkisi olacağına, tam tersine kıraldan fazla kıralcı olan halkatan birilerinin bu tür yasaklara destek bile oldukları görülmektedir.

Malatya’da eski hal binası veya karpuz pazarı karşısındaki yüksek binalardan birinde bir dairem olduğu için binaların fotoğrafını çekerken yoldan geçen birisi “oranın her hangi bir tarihi özelliği mi var da çekiyorsun” diye sormuştu. Ben ise “sana ne ulan” diye terslemiştim.

Günün birinde eski adı Emeksiz caddesi, sonradan Milli Egemenlik Caddesinde birkaç poz resim çekerken yine yoldan geçen biri bana “neden o binanın resmini çekiyorsun” diye sorunca ona da “sana ne, niye soruyorsun” dedim. Meğer adam sivil giyimli bir polismiş. Başka bir ilde görevliykenMalatya’da o sırada izindeymiş. Bana kimliğini gösterdi ve benim de kimliğimi göstermek istedi.

Aksilik bu ya, o an özerimde değildi kimliğim. Kendisine Akpınar’daki evimde olduğunu, isterse taksiye atlayıp gidebileceğimizi ve orada kendisine gösterebileceğimi dediysem de nafile.

“Ekip çağıracağm” dedi ve oradaki herhangi bir dükkandan telefon etti. İki araçla polisler geldi. Ayakaüstü kısa bir sorgulamadan sonra beni Egemenlik caddesi sonundaki 100üncü yıl karakoluna götürüp sorguya çektiler. Daha sonra devlet hastanesine götürüp işkence görmediğimi belgelemek için doktor raporu aldırdılar. İki sivil polis nezaretinde makinadaki filmi banyo ettirip her pozdan birer resim baskısı yaptırdılar. Casuslukla(!) ilgili bir şey bulamadılar fotograflarda.

Daha sonra yine poils refakatinde Akpınar’daki evime gidip nüfus cüzdanımı gösterdim. Merkez karakoluna da götürüp tekrar sorguladılar. 1979 yılında neden silahlı bir saldırıya uğradığımı sordular. Polis kayıtlarında bulunuyor bu olay ama, nedeni yazılmamış demek.

Polisler kötü davranmadılar ama, bir hiç yüzünden altı saata yakın özgürlüğümün kısıtlanması, polislerin beni oradan oraya bir suçlu gibi götürüp getirmeleri  temel hak ve özgürlüklere ters gelen bir tutumdu. Serbest kalınca savcılığa bir dilekçe yazıp polislerden şikayetçi oldum ve dilekçenin bir kopyasını da zamanın içişleri bakanı Sadettin Tantan’a iadeli taahhütlü olarak yolladım. Polisler mahkemeye verilerek sorgulandı. Bakanın talimatı üzerine Malatya valiliği olayla ilgili idari soruşturma açtı ve bir vali muavini imzasıyla benden özür dilercesine Almanya’daki adresime resmi bir yazı yollandı.

15 yıl kadar bir aradan sonra geçenlerde burada yine benzer bir olayla karşılaştım. Yeni taşındığımız Zafer mahallesindeki evimin hem içinden ve hem de dışından fotograflarını çektim. Pırıl pırıl aydınlatılan cadde ve sokağın imrenilecek gece manzarasını görüntülemek için gece saat 23.30 dolaylarında caddeye inip birkaç resim çektim. İçinde iki polis olan bir polis aracı yanıma gelip durdu. Gayet efendice kimlik sordular ve neden fotograf çektiğimi ve ne için çektiğimi sorabilir miyim diye sordular. Cevabını elbette uygun bir üslupla verdim. Çektiğim resimlere bir göz atabilir miyiz diye sordular ve hemen gösterdim dijital ekrandan.  Ben de “bir şey sorabilir miyim” dedim. “Fotograf çekmem devriye göreviniz sırasında dikkatinizi mi çekti, yoksa birilerinden bir ihbar mı aldınız” diye sordum. İhbar almışlar.

Şimdi o ihbarı yapan muhbire veya ispiyoncuya sormak isterim. Fotograf çeken bir insanın ne için çektiğini senin gibi birine hesap mı vermesi gerekirdi? Üstelik de ne için çektiğimi sorsaydın cevabını da alırdın. Nitekim soran da oldu ve neyi çektiğimi görüyorsun zaten diye cevap verdim. Araçların işlemediği bir anı bekleyip boş sokak resmini çekiyordum o an.

Ülkemizde toplumsal hastalık ve boş korku her yerde dikkat çekici. Almanya’da ve Avrupa’nın neredeyse her yerinde herkesin elinde bir fotoğraf makinası var. İlginç buldukları her şeyin resmini çekiyorlar. Kimse gocunmuyor ve şüpheye kapılmıyor. Bir insanın çekindiği veya gizlemek istediği bir şey yoksa, daha da sert bir deyimle kuyruk acısı yoksa, çekilen film veya fotograflardan rahatsızlık duymaz. Halkın can ve mal güvenliğinden sorumlu polisi de kişisel ihtiraslarına alet etmez. Gecenin o saatında boş şeylerle uğraştırmaz polisi.

Polise de benden bir eleştiri: Cadde veya sokaklarda film veya fotograf çekme işi izne tabi değil. Kimin ne için fotograf çektiğini sormaya polisin hakkı yok. Bunu bilmek için bir insanın ille de polis veya avukat olması gerekmiyor. Bu kural sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde geçerli. Polise telefon eden tezvire veya ihbarcıya fotograf çekmenin yasak olmadığını polis söyleyebilirdi. Fotograf çekmek için insanın ille de bir gazeteci veya önemli bir kişilik sahibi olması gerekmiyor. Bu hak veya özgürlük herkese ait.

My Great Web page

Terör ve Devlet terörü

Cumali UYAN, J 6, 2 - D-68159 Mannheim
Tel.      +49  (0) 621-15 12 12  
Fax      +49 (0) 621-29 18 50

Kontakt:  uyan@uyan.de
Gazete elektronik posta:
cumali@uyan.de

Copyright © 2000 Cumali UYAN, Stand: 01. April 2002